Özkaya Tıp Merkezi
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
MENÜ

Bel Ağrıları ve İdrar Yaparken Yanma Böbrek Taşı İşareti Olabilir

Tüm dünyada %15 oranında görülen böbrek taşı rahatsızlığına ülkemizde de sık rastlanılıyor. Her 10 kişiden birinin yaşamının bir döneminde karşılaşabildiği böbrek taşı rahatsızlığının oluşmasında; düzensiz beslenme şekilleri, hareketsiz yaşam, obezite, yaşanılan coğrafi bölgelerin özellikleri, yaş ve genetik faktörler rol alıyor. Geçmiş dönemlerde erkeklerde daha sık görülen böbrek taşlarının günümüzde kadınlar ve çocuklarda da hemen hemen aynı oranlarda görülmeye başladığı belirtiliyor. 

Obezite, Yanlış Beslenme ve Hareketsiz Yaşama Dikkat!

Ülkemiz böbrek taş oluşumunda önemli bir faktör olan coğrafi bölgelerden birinin tam ortasında bulunmaktadır. Bu durum da tüm toplumumuzun böbrek taşı bakımından daha fazla risk altında olmasına neden olmaktadır. Tüm bu nedenlerle birlikte günümüzde hızla yaygınlaşan obezite, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı karbonhidrat ve tuz tüketimi böbrek taşı riskini daha da artırmaktadır.

Bel Ya Da Yan Ağrılarınızı Veya İdrarınızdaki Yanmayı Hafife Almayın

Hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen böbrek taşlarının en önemli belirtisi ağrıdır. Genellikle gelip giden ağrılara şeklinde kendisini belli eden böbrek taşına bağlı ağrılar bazı hastalarda hiç fark edilemeyecek kadar hafifken, bazılarında ise çok şiddetli olabilmektedir. Hastalar genellikle bu şikayeti “bel ağrısı, yan ağrısı veya böğür ağrısı’’ olarak tanımlarlar. Böbrek taşlarının ağrı dışında görülen belirtileri ise şunlardır;

  • İdrarda yanma
  • İdrarda kan
  • Sık sık idrara çıkma
  • İdrar yapma veya idrar yapma zorluğu
  • Mide bulantısı ya da kusma

Ailenizde Böbrek Taşı Hikayesi Varsa…

Kandaki bazı mineraller idrardaki belli bir çözünürlük dengesi ile çözülerek vücuttan atılmaktadır. Ancak ailesinde böbrek taşı hikayesi olan veya taş oluşumuna neden olabilecek sebeplerle yaşamını sürdüren kişilerde bu çözünürlük azalır. İdrar yollarında çökerek toplanan bu kristaller büyüyerek taş şeklini alır. Birçok taş tipi olmakla beraber en sık olarak kalsiyum oksalat taşları görülmektedir. Ayrıca enfeksiyona bağlı taşlar, ürik asit taşları, sistin taşları ve kalsiyum fosfat taşları da görülebilir. Böbrek taşı günümüzdeki teknolojik imkanlar sayesinde kolaylıkla teşhis edilebilmektedir. Taş belirtileriyle doktora başvuran hasta için fiziki muayeneden sonra ürolojik röntgen, ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemler uygulanır. Bu yöntemlerle taşların tamamına yakını tespit edilebilir. Bunun yanı sıra idrar yolu enfeksiyonlarını veya taşlardan dolayı idrarda kanamayı tespit etmek için bir idrar tahlili ve idrar kültürü yapılır. Ek olarak, taşın neden olabileceği problemleri belirlemek veya bu durumun kaynağını araştırmak için de kan tetkikleri kullanılır.

Taşın Boyutu, Yeri Ve Tipine Göre Hastaya Özel Tedavi Yöntemi Belirleniyor

Böbrek taşı teşhisi konulduktan sonra tedavi planı; taşa bağlı şikayetlerin şiddetine, taşın böbreklere herhangi bir zarar verip vermediğine ve böbrek fonksiyonlarının bozulup bozulmadığına bağlı olarak şekillenir. Tedavinin şekli ise taşın boyutu, bilgisayarlı tomografide ölçülen taşın sertlik derecesi, böbrekteki yeri ve hastaya ait faktörlere göre belirlenir. 

2 cm’den Küçük Taşlar Ameliyatsız Tedavi İle Temizlenebiliyor

2 cm’den küçük boyutlardaki böbrek taşları, vücut dışı şok dalga tedavisi (ESWL) ya da idrar kanalından girilerek böbreğin içine kıvrımlı aletlerle ulaşılan ve taşın lazer ile kırılıp toz haline getirildiği Retrograd intrarenal cerrahi (fleksible üreteroskopi) yöntemi ile tedavi edilmektedir. Eğer taş 2 cm boyutunun üzerindeyse, genellikle bel bölgesinden 1 cm’lik bir kesi ile böbreğin içine girilerek taşları kırılıp dışarıya alınması yöntemi (perkutan nefrolitotomi) uygulanmaktadır. Tecrübeli merkezlerde birkaç seans olmak koşuluyla 2 cm’den büyük böbrek taşları Retrograd intrarenal cerrahi (fleksible üreteroskopi) yöntemiyle de tedavi edilebilmektedir. Ancak bu işlemlerin hangisinin uygulanacağına hastaya ait faktörler de göz önüne alınarak karar verilmektedir.

Taşa Sebep Olan Faktörlere Yönelik Bir Planlama İle Tekrarla Riski Önlenebiliyor

Tekrarlayan böbrek taşlarında tedavi sonrasında bu taşların altında yatan nedenin belirlenmesi çok önemlidir. Eğer işlem sırasında bir taş parçası alınabilmiş veya hastanın düşürdüğü bir taş mevcutsa, bu taşın laboratuvarda analizi yapılarak içeriğinin ne olduğunun belirlenmektedir. Bunun yanı sıra kan ve idrarda bazı değerler ölçülerek, altta yatan metabolik veya hormonal bir neden olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu araştırmalardan sonra hekim kontrolünde taş hastalığının tekrarlamasını engelleyecek ilaçlar kullanılabilir ve taş hastalığının tekrar etmesinin önüne geçilebilir.

Cinsel Sağlık

“Cinsel sağlık, sadece fiziksel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bireysel ve toplumsal mutluluğun da temelini oluşturan, geniş anlamıyla insan hayatının önemli bir parçasıdır. Ancak maalesef ki cinsellik tabularla ve yanlış bilgilerle dolu bir konu olarak karşımıza çıkar ve bu da zaman zaman cinsel sağlığın ihmaline yol açabilir. Peki, cinsel sağlık nedir ve neden bu kadar önemlidir? Sağlıklı bir cinsel yaşam için neler yapılmalıdır? Cinsel sağlık sorunları ile nasıl başa çıkılabilir? Hangi cinsel yolla bulaşan hastalıklar bilinir ve korunma yolları nelerdir? Doğru beslenme cinsel sağlığımızı nasıl etkiler ve hangi tıbbi kontroller düzenli olarak yapılmalıdır? Tüm bu soruların cevaplarını ararken, cinsel sağlığı korumanın ve bir bütün olarak sağlıklı bir yaşama sahip olmanın yollarını da keşfedeceğiz. Şimdi bu önemli konuyu detaylarıyla ele alalım.”

Cinsel Sağlık Nedir?

Cinsel sağlık, bireylerin cinsel yaşamlarını güvenli, tatmin edici ve zorlama olmaksızın sürdürebilmeleri için gerekli olan fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal esenlik durumunu ifade eder. Bu kavram, yalnızca hastalık veya fonksiyon bozukluğunun olmamasını değil, aynı zamanda pozitif bir cinsel yaşantın ve sağlıklı cinsel ilişkilerin ön plana çıkmasını da vurgular.

Cinsel sağlık, kişilerin kendi cinselliklerini tanımaları, cinsel tercihlerine saygı duyulması ve karşılıklı rızaya dayalı cinsel etkileşimlerde bulunmalarının temeli olarak kabul edilir. Cinsel sağlık konusunda bilinçlenme ve eğitim, bu alanda karşılaşılabilecek risklerin azaltılması ve bireylerin kendilerine ve partnerlerine karşı sorumluluklarını anlamaları açısından büyük önem taşır.

Bu bağlamda, cinsel sağlık kavramı, cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesi, üreme sağlığı, aile planlaması ve güvenli cinsel ilişki gibi önemli konuları kapsar. Bireyler, cinsel sağlık konusunda bilgili ve duyarlı olduklarında, cinsel yaşamlarını daha sağlıklı ve mutlu bir şekilde yönetebilirler.

Cinsel sağlık eğitimi, genç yaşlardan itibaren verilmeye başlandığında, bireylerin ilerleyen dönemlerde karşılaşabilecekleri cinsel sorunlarla başa çıkmalarını kolaylaştırır ve cinsel yaşamlarını iyileştirecek bilgi ve beceriler kazanmalarına yardımcı olur. Nitekim, toplumun cinsel sağlık bilincini geliştirme ve bu yönde politikalar oluşturma, toplumsal refahın arttırılmasında kilit bir role sahiptir.

Cinsel Sağlık Neden Önemlidir?

Cinsel sağlık, bireylerin genel sağlığının temel bir parçası olarak kabul edilir ve bu sağlığın korunması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürdürebilmek için kritik bir öneme sahiptir. Cinsel sağlık sadece hastalıklardan uzak olmak değil, aynı zamanda sağlıklı, güvenli ve tatmin edici bir cinsel yaşam ile kişunsel gelişim ve hoşnutluk anlamına gelir.

Cinsel sağlık neden önemlidir sorusuna verilebilecek nedenlerden biri, cinsel sağlığın korunmasının, bireylerin başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmasına ve sosyal çevresi ile uyum içinde bir yaşantı sürdürebilmesine yardımcı olmasıdır. Cinsel sağlık aynı zamanda, cinsel yolla bulaşan hastalıkların önlenmesi ve üreme sağlığının korunması açısından da son derece önemlidir.

İnsanlar çoğunlukla cinsel sağlık kavramını yalnızca cinsel ilişki ve üreme ile sınırlarlar; fakat bu alan duygusal, psikolojik ve sosyal faktörleri de içeren daha geniş bir perspektifi gerektirir. Bu nedenle cinsel sağlık da diğer sağlık alanları gibi, düzenli tıbbi kontroller, doğru beslenme alışkanlıkları ve bütüncül bir yaşam tarzının desteklenmesi suretiyle korunmalıdır.

Özetle, cinsel sağlığın önemi, yalnızca bireyin kendisi için değil, aynı zamanda partnerleri, aileleri ve toplum için de geçerlidir. Dolayısıyla, cinsel sağlık ve iyilik halini korumak, toplumun genel sağlık düzeyinin yükseltilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için elzemdir.

Cinsel Sağlık Nasıl Korunur?

Cinsel sağlık, kişinin genel yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkiye sahip olan, psikolojik ve fiziksel unsurların birleşimidir ve bu yüzden korunması büyük bir önem taşır. Cinsel sağlık korunması için başta düzenli olarak kullanılan korunma yöntemleri olmak üzere, partnerinizle açık iletişim ve güven içerisinde olmak, cinsel ilişki esnasında her iki tarafın rızasını ve konforunu ön planda tutmak son derece mühimdir.

Bir diğer koruyucu önlem ise, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı bilinçli olmak ve gerekli durumlarda cinsel sağlık testlerinden geçmektir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda eğitim almak ve bu hastalıkların bulaşma şekillerini, belirtilerini ve tedavi yollarını öğrenmek, cinsel sağlığın korunmasında kritik bir adımdır. Bunun yanı sıra karşılıklı sadakatin de hastalıkların önlenmesinde etkili bir faktör olduğunu unutmamak gerekir.

Cinsel sağlığın korunması için düzenli doktor ziyaretleri ve gerekli medikal kontroller de oldukça önemlidir. Yıllık sağlık kontrolleri ve gerek görüldüğünde cinsel sağlık uzmanlarına danışmak, olası sorunların erkenden teşhis edilmesi ve etkin bir şekilde tedavi edilmesi için kritik öneme sahiptir. Cinsel sağlıkla ilgili aşıların (örneğin HPV gibi) yaptırılması ve düzenli tarama testlerine katılım, cinsel sağlık korunmasındaki proaktif tedbirler arasındadır.

En nihayetinde, sağlıklı bir cinsel yaşam için doğru beslenme ve düzenli egzersizin de göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğu hatırlanmalıdır. Dengeli ve vitamin açısından zengin bir diyet ile desteklenen bir yaşam tarzı, cinsel performansı ve genel sağlığı olumlu yönde etkilemektedir. Kısacası, cinsel sağlık korunması, bireyin öz bakımının bir parçası olarak görülmeli ve bu yönde adımlar atılmalıdır.

Cinsel Sağlık Sorunları Ve Çözümleri

Cinsel sağlık sorunları bireylerin yaşam kalitesini ve psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyebilmektedir; bu sebeple, karşılaşılan problemlere zamanında müdahale edilmesi son derece mühimdir. Cinsel işlev bozuklukları, hormon dengesizlikleri veya stres gibi etkenler, kişilerin cinsel yaşamlarında sıkıntı yaratabilir.

Öncelikle, cinsel sağlık sorunlarının belirlenmesi ve tanı konulmasında uzman bir hekime başvurmak temel adımdır. Anlayışlı ve bilgili bir sağlık profesyonelinin rehberliğinde, gerekli tıbbi testler ve değerlendirmeler ile sorunun kök nedenine inmek mümkündür.

Çözüm yolları arasında, düzenli ve dengeli beslenme, egzersiz, stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri yer alır. Aynı zamanda, cinsel sağlık sorunları söz konusu olduğunda, bireylerin ve partnerlerinin eğitimi de büyük önem taşımaktadır; cinsel terapiler, ilişki danışmanlıkları gibi destekler kişilere bu süreçte yardımcı olabilir.

Bazı durumlarda ise ilaç tedavileri veya cerrahi müdahaleler gerekebilir; ancak bu seçenekler hastanın durumu ve doktorun önerisi doğrultusunda değerlendirilmelidir. Her zaman olduğu gibi, özgün ve bireysel tedavi planlarının önemi bir kez daha altı çizilerek, cinsel sağlığın korunması ve iyileştirilmesi yolunda atılacak adımların kişiye özel olması gerektiği vurgulanmalıdır.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, bireylerin cinsel sağlığını tehdit eden ve genellikle cinsel ilişki sırasında bulaşan enfeksiyon türleridir. Bu hastalıklar arasında; HIV/AIDS, gonore, klamidya ve herpes simplex virusu gibi birçok ciddi sağlık problemi yer almaktadır. Belirtileri hastalığa ve kişinin bağışıklık sistemine göre değişiklik gösterse de, çoğu cinsel yolla bulaşan hastalık, özellikle erken evrede, spesifik olmayan semptomlar gösterebilir veya hiçbir belirti vermeden ilerleyebilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tanı ve tedavisi modern tıbbın sunduğu çeşitli yöntemlerle mümkündür. Ancak, erken tanının oldukça önemli olduğunu vurgulamak gerekir; zira, tedavi edilmedikleri takdirde kısırlık, kronik ağrı, pelvik inflamatuar hastalık gibi uzun süreli sağlık sorunlarına ve hatta bazı durumlarda ölüme yol açabilirler.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda farkındalığın artırılması ve doğru bilgiye erişimin kolaylaştırılması ilişkideki risklerin azaltılması için kritik önem taşımaktadır. Korunmasız cinsel ilişki, çoklu partnerler, ilişki esnasında koruyucu yöntemlerin doğru kullanılmaması gibi risk faktörleri, bu hastalıkların yayılma olasılığını artırırken, düzenli tarama testleri ve koruyucu önlemlerle bu riskler minimuma indirilebilir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilinçlendirme ve eğitim programları, toplumsal sağlığın korunması ve bireylerin bu tür sağlık sorunlarıyla başa çıkma kapasitelerinin güçlendirilmesi açısından son derece önemlidir. Ayrıca, herhangi bir belirti hissedildiğinde zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı ve gerekli tıbbi desteğin alınması gerekliliği unutulmamalıdır.

Cinsel Sağlıkta Doğru Beslenme

Cinsel sağlık, genel anlamda bireyin üreme sisteminin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal iyiliği olarak tanımlanmaktadır. Bu konu üzerinde dururken, doğru beslenme alışkanlıklarının korunması ve geliştirilmesi, cinsel sağlığı destekleyen en önemli faktörlerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Beslenmenin cinsel yaşamla doğrudan bir ilişkisi olup, vücuda alınan besinlerin cinsel hormonları ve libidoyu etkilediği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Birçok kişi beslenmenin cinsel fonksiyon üzerindeki etkisinin farkında olmayabilir; ancak vitamin, mineral ve antioksidan açısından zengin bir diyetin, cinsel sağlık sorunlarına iyi gelebileceği ve cinsel isteği artırıcı etkileri olduğu bilinmektedir. Örneğin, çinko minerali sperm üretiminde önemli bir role sahipken, C vitamini sperm kalitesini artırabilir. Bunlar gibi besin ögeleri, cinsel sağlığı etkileyebilecek önemli unsurlardır.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda da doğru beslenme stratejileri, bağışıklık sistemini destekleyerek hastalıklara karşı koruma sağlamada yardımcı olabilmektedir. Bu bağlamda, özellikle doğal kaynaklardan alınan vitamin ve besin ögelerinin, cinsel sağlık üzerindeki pozitif etkileri göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda, aşırı işlenmiş gıdalardan kaçınmak ve doğal, taze ürünler tüketmek, cinsel sağlığı korumanın altın kuralları arasındadır.

Netice olarak, cinsel sağlıkta doğru beslenme alışkanlıklarının benimsenmesi, cinsel sağlığın korunması ve geliştirilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Dengeli bir diyete ek olarak, yeterli su tüketimi ve düzenli egzersiz, cinsel sağlığın iyileştirilmesine ve cinsel sorunların önlenmesine katkıda bulunabilir. Bir bireyin cinsel hayatının kalitesi, beslenme düzeniyle doğrudan ilişkili olduğundan, sağlık profesyonelleri tarafından yapılan beslenme tavsiyelerine dikkat etmek önemlidir.

Cinsel Sağlıkta Önemli Tıbbi Kontroller

Cinsel sağlıkta önemli tıbbi kontroller, bireylerin cinsel yaşam kalitesini artırmak ve olası sağlık sorunlarını önlemek için hayati öneme sahiptir. Bu kontroller, kişinin cinsel sağlığının genel bir değerlendirmesini içermekte ve cinsel yolla bulaşabilecek hastalıkların erken tespiti için düzenli testler yapılmasını kapsamaktadır. Uzman doktorlar tarafından yapılan bu tetkikler, hem bireyin kendisini daha iyi tanımasına yardımcı olmakta hem de gerektiğinde erken müdahale imkanı sunmaktadır.

Örneğin, HIV/AIDS testi, cinsel yolla bulaşan en ciddi hastalıklardan biri olan HIV virüsünün varlığını tespit etmek için zorunludur. Bu test, risk altında olan kişilere düzenli aralıklarla yapılmalıdır. Ayrıca, human papillomavirüs (HPV) gibi cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklar için de aşılar ve taramalar önerilmektedir.

Bununla birlikte, düzenli olarak yapılan pelvik muayene ve Pap smear testleri, özellikle kadın cinsel sağlığı için önem taşımaktadır. Bu tür tıbbi kontroller, rahim ağzı kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarının önlenmesine yardımcı olmasının yanı sıra, genel üreme sağlığının korunmasına da katkı sağlamaktadır. Erkekler içinse, testis muayenesi ve prostat taramaları benzer şekilde cinsel sağlık açısından önemlidir.

Genel olarak, cinsel sağlıkta önemli tıbbi kontroller kişisel sağlık takibi ve cinsel sağlığın korunması adına oldukça kritik öneme sahip olup, düzenli olarak hekim önerisi ve rehberliği altında gerçekleştirilmelidir. Bu kontroller, cinsel sağlığa yönelik olası risklerin önlenmesi ve erken tedavi imkanlarının sunulması açısından birinci derecede önem arz eder.

İdrar Kaçırma Nedenleri ve Tedavisi

İdrar kaçırma, cinsiyet ve yaş fark etmeksizin, oldukça yaygın olan sağlık problemlerinden biridir. Genellikle çocukluk ve ileri yaş dönemlerinde görüldüğü düşünülse de aslında her yaş grubunda görülebilen bir hastalıktır. İdrar kontrolünün sağlanamaması sebebiyle oluşan bu rahatsızlığın pek çok farklı nedeni bulunur. İdrar kaçırmanın, ilerleyen zamanlarda farklı rahatsızlık veya hastalıklara neden olabileceğinden mutlaka tedavi edilmesi gerekir.

İdrar Kaçırma Nedir?

Mesane, idrarın biriktiği bölüm ve boşaltım sisteminin önemli bir parçasıdır. İdrarı boşaltmak için uygun koşulların oluşması gerekir. Bu koşullar sağlanıncaya kadar idrar mesanede bekletilir. Mesanenin kontrolünü de omurilik içerisinden geçen sinirler sağlar. İdrarın bu şekilde kontrol edilmesine kontinans denilmektedir.

Bu durumun tam tersi olarak, bazı kişilerde, mesanede idrarın tutulamaması ve istem dışı kaçırılması durumu oluşur. Bu durum üriner inkontinans ya da idrar kaçırma olarak adlandırılır.

İdrar kaçırma, hayati tehlike içeren bir hastalık değildir, ancak kişilerin ruhsal ve sosyal olarak kötü yönde etkilenmesine ve ilerleyen zamanlarda farklı hastalıkların oluşmasına neden olabilmektedir. Bununla birlikte kişisel hijyende, gün içinde gerçekleştirilen aktivitelerde ve kişilerin cinsel hayatında bazı problemler yaşanabilir.

İdrar Kaçırmanın Nedenleri Nelerdir?

Cinsiyet fark etmeksizin, her yaşta kişilerde görülebilen idrar kaçırmanın birçok farklı nedeni vardır:

  • İdrar yolları enfeksiyonu,
  • Hormonlarda görülen eksiklik veya değişimler,
  • Pelvik kaslarının zayıflaması,
  • İleri yaş,
  • Kadınlarda vajinal enfeksiyonlar,
  • Zorlu doğumlar,
  • Mesane iltihapları,
  • Aşırı kilo (obezite),
  • Şeker hastalığı (diyabet),
  • Kabızlık,
  • Genetik faktörler,
  • Menopoz,
  • Erkeklerde prostat büyümesi,
  • Sistit,
  • Böbrek taşları,
  • Sakinleştirici ve idrar söktürücü ilaçlar,
  • Tansiyon ilaçları.

Yukarıda belirttiğimiz nedenler arasında bazı öne çıkan risk faktörleri vardır. Bunlardan biri ileri yaştır. Pelvik kasları ileri yaşa bağlı olarak, zaman içerisinde zayıflar. Bu nedenle ileri yaştaki kişilerde idrar kaçırma rahatsızlığı daha sık görülmektedir.

Öne çıkan bir diğer risk faktörü de aşırı kilo, yani obezitedir. Özellikle vücut kitle endeksinin 30 üzerinde olması, pelvik kaslarının zarar görmesine, bu durum da idrar kaçırmaya neden olmaktadır. Çoğunlukla obezite tedavisinin ardından, kişiler idrar kaçırma rahatsızlığından kurtulabilir.

Kadınlarda hamilelik ve doğum da idrar kaçırmanın öne çıkan nedenleri arasında yer almaktadır. İdrar tutmayı sağlayan sinirlerin ve pelvik kaslarının, doğum esnasında zarar görmesi idrar kaçırmaya neden olabilmektedir.

İdrar Kaçırma Tipleri

İdrar kaçırmanın yaşa, cinsiyete ve diğer nedenlere bağlı olarak oluşan farklı tipleri vardır:

Sıkışma Tipi (Urge İnkontinans)

Şiddetli ve istemsiz kaçırma olarak da adlandırılan, mesanenin normalden daha çok aktif olduğu ve sıkışma haline bağlı olarak gelişen idrar kaçırma tipidir. Bu tip idrar kaçırmada, mesanede aniden bastıran, karşı konulamayan ve kontrol edilemeyen kasılmalar ortaya çıkar.

Yaş ve cinsiyet fark etmeksizin, her bireyde görülebilen sıkışma tipi idrar kaçırmanın tetikleyici faktörlerinden en önemlisi soğuk havadır. Bir diğer tetikleyici faktör ise, su sesidir. Araştırmalara göre, sıkışma tipi idrar kaçırma her 100 kişinin 22’sinde görülmektedir.

Stres Tipi (Stres İnkontinans)

Yaygın olarak, özellikle vajinal doğum yapmış kadınlarda görülen stres tipi idrar kaçırma, çoğunlukla gülme, öksürme ve hapşırma gibi eylemlerden sonra ortaya çıkar. Bununla birlikte koşma, atlama ve zıplama gibi fiziksel aktiviteler ve ağır yük kaldırma gibi eylemlerden sonra da meydana gelebilmektedir. Bu gibi durumlarda mesanede artan basınç sebebiyle pelvik taban kasları kontrol edilemez ve bireylerde idrar kaçırma rahatsızlığı yaşanır. Araştırmalara göre, stres tipi idrar kaçırma her iki kişiden birinde görülmektedir.

Karma Tip

Karma tip; hem sıkışmaya bağlı olarak görülen sıkışma tipinin hem de gülme, koşma gibi eylemlere bağlı olarak görülen stres tipinin bir arada olduğu idrar kaçırma tipidir. Araştırmalara göre, karma tip her 100 kişinin 30’unda ortaya çıkmaktadır.

Bu üç ana tip dışında, kişilerde idrar kaçırmaya neden olan farklı durumlar da gözlemlenmiştir. Bunlar:

  • Fonksiyonel idrar kaçırma, sinir sistemini ve eklemleri etkileyen hastalıklar gibi farklı hastalıkların sebep olduğu bir tiptir.
  • Bazı hastalıkların yanı sıra ilaç kullanımına veya enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak da idrar kaçırmanın görüldüğü belirtilmektedir. Sadece belli bir dönemde görülen bu tipe, geçici idrar kaçırma denilmektedir.
  • Bazı kişiler de ise mesanenin doluluğu anlaşılmayabilir. Taşma tipi olarak adlandırılan bu durumda, mesanenin çok fazla gerilmesine bağlı olarak, damlama veya sızıntı şeklinde idrar kaçması oluşur. Genellikle ileri yaşta, nörojen mesaneli ya da prostat hastalarında görülür.
  • Bazı kişilerde de sadece gece uykusu esnasında idrar kaçırma gözlemlenir. Bu tip nokturnal enürezis olarak adlandırılır ve çoğunlukla çocuklarda görülmektedir.

Erkeklerde İdrar Kaçırma Neden Olur?

Her yaşta erkekler görülebilen idrar kaçırmanın nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Özellikle 50 yaş üzerindeki erkeklerde görülen ancak, orta yaşlarda da ortaya çıkan prostat büyümesi idrar kaçırmanın başlıca nedenlerindendir. Bu büyüme, tedavisine geç başlanması halinde, mesanenin boşaltma işlevinde sorunlara, mesane duvarının kalıcı hasar görmesine ve kasların zayıflamasına sebep olur.
  • Prostat ve prostat kanseri ameliyatların sonrasında da idrar kaçırmanın yaşandığı gözlemlenmektedir. Bu durum, idrarın tutulmasını sağlayan üretral sfinkter kaslarının ameliyat esnasında hasar görmesinden kaynaklanmaktadır. Ameliyatın ardından bu kasları güçlendirmek için, uzman doktor tarafından egzersiz önerilir. Eğer iyileşme görülmez ise cerrahi yöntemlere başvurulur.

Kadınlarda İdrar Kaçırma Neden Olur?

Kadınlarda üretra, mesaneyi vücut dışına bağlayan boru, daha kısadır. Bu nedenle kadınlarda idrar kaçırmanın daha yaygın olarak görüldüğü belirtilmektedir. Hamilelik, doğumlar, özellikle zorlu doğumlar, bebeklerin fazla kilolu doğması ve birden fazla doğum yapmak üretranın hasar görmesine sebep olabilir. Bunlar dışında menopoz dönemi de üretranın işlevini tam olarak yerine getirememesine neden olabilmektedir.

Her dört kadından birinde görülebilen idrar kaçırmanın, bazı hastalıklara bağlı olarak da gelişebildiği belirtilmektedir. Bu durumda öncelikle, bu rahatsızlığa sebep olan hastalık tedavi edilmelidir. Bu hastalık tedavi edildiğinde idrar kaçırma problemi ortadan kalkacaktır. Ancak, bazı kişilerde bu problem kalıcı olabilir. Bu durum da ise deneyimli bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından uygun tedavi yöntemi uygulanmalıdır.

İdrar Kaçırma Hangi Problemlere Yol Açar?

İdrar kaçırma, kişileri hem psikolojik ve sosyal açıdan hem de fiziksel olarak etkileyebilmektedir.

Günlük hayatta, sosyal ortamlarda ve profesyonel iş yaşamında idrar kaçırmaya bağlı olarak, kişiler zor duruma düşebilir ve buna bağlı olarak da kişilerin yaşam kalitesi etkilenir.
Genital bölgenin uzun süre ıslak kalması fiziksel rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Bu hastalıklar, tahriş, kızarıklık, ödem ve ciltte dökülmeler olarak sıralanabilir. Bunlarla birlikte, ıslaklık sebebiyle genital bölgede oluşan bakteriler idrar yolu enfeksiyonlarının oluşmasına sebep olabilir.

Tanı Nasıl Konur?

İdrar kaçırmanın tanısını koymak için, öncelikle hastanın tıbbi geçmişi ve idrar kaçırma öyküsü dinlenir. İdrar kaçırmanın ne zaman başladığı ve hangi sıklıkla görüldüğü hakkında bilgi alınır. Daha sonra, uzman doktor idrar kaçırmanın nedeni olabilecek fiziki veya sinirsel bir hastalığın olup olmadığını kontrol eder.

Fiziki muayene sonrasında, kesin tanının konması için hastalara bazı testler uygulanır. Bu testler:

  • İdrar tahlili,
  • Mesane günlüğü,
  • Pelvik ultrason,
  • EMG testi,
  • Sistometri,
  • Üroflovmetri testi,
  • Sistoskopi,
  • İnvaziv ürodinamik.

İnvaziv ürodinamik testler çoğunlukla, cerrahi operasyona gerek duyulduğunda ve diğer yöntemlerle tanı konulamadığında tercih edilir.

İdrar Kaçırma Tedavisi

İdrar kaçırma tedavisinde, hastanın hikayesine ve idrar kaçırma tipine bağlı olarak, öncelikle cerrahi olmayan yöntemlere başvurulur. Ancak bu yöntemlerin işe yaramadığı durumlarda cerrahi yöntemlerden yararlanılabilir.

Cerrahi Olmayan Yöntemler

Cerrahi olmayan yöntemler, genellikle sıkışma tipi idrar kaçırma rahatsızlığına sahip hastalarda uygulanmaktadır.

İlaç, kişilerin yaşam tarzında yapacakları değişiklikler ve egzersiz idrar kaçırmanın cerrahi olmayan yöntemleridir.

  • İlaç tedavisi öncesinde hastaların yaşam tarzında yapılacak değişiklikler ve egzersizler, ilaç tedavisine ihtiyaç kalmadan bu rahatsızlığın önüne geçebilmektedir.
  • Günlük sıvı tüketim miktarının doktor tarafından ayarlanması gerekmektedir.
  • Egzersizlerle vücut kitle indeksinin ideal seviyede tutulması ve doktor kontrolünde uygulanan sağlıklı beslenme programı tedaviye katkı sağlayacaktır.
  • Pelvik kasların güçlendirilmesi için kegel egzersizlerinin yapılması önerilmektedir.
  • Bu yöntemlerin işe yaramaması durumunda veya idrar kaçırmaya başka bir hastalık sebep oluyorsa, ilaçlı tedavi uygulanmaktadır.
  • Sıkışma tipinde, kasılmaları engellemek için uygulanan farmakolojik tedavi, aynı zamanda mesane kapasitesinin artırılmasına da yardımcı olmaktadır.

Cerrahi Yöntemler

Cerrahi yöntemler, genellikle stres tip idrar kaçırmanın tedavisinde kullanılmaktadır. Sık kullanılan cerrahi teknikler; TOT ve TVT gibi ameliyat yöntemleridir. Bu ameliyatlar ortalama 30 dakika sürer ve hasta, aksi bir durum oluşmadıkça, ertesi gün taburcu edilir. Cerrahi yöntemlerin başarı oranı %85-90 civarındadır.

Cerrahi istemeyen ya da cerrahi yöntemlere uygun olmayan hastalara ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Ancak ilaç tedavisinin başarı oranı, cerrahi yöntemlere göre düşüktür ve bazı yan etkileri bulunmaktadır.

İdrar kaçırma rahatsızlığınız varsa, Özkaya Tıp Merkezi‘nde son teknolojiler ve uzman hekimlerce tedavi olabilirsiniz.

E-Hizmetler

7/24 Kolay & Hızlı Randevu

Özkaya Tıp Merkezi Özkaya Tıp Merkezi
0(312) 417 8585