Özkaya Tıp Merkezi
Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
MENÜ

Rektum Kanseri Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Rektum kanseri, rektumda bulunan sağlıklı hücrelerin DNA’larında gelişen hatalar sebebiyle oluşur. Birçok vakada, bu hataların nedeni bilinmemektedir.

Rektum, kolon olarak da geçen kalın bağırsağı anüse bağlayan son kısımdır. Rektum kalın bağırsağın sonundaki yaklaşık 12-15 cm’lik kısmıdır. Kolonun son bölümünde başlayarak anüse ulaşan kısa ve dar geçide ulaştığında biter.

Rektumun 3 tabakası vardır. Mukoza kısmı dışkının geçişini kolaylaştırmak için mukus salgılayan bezlerden oluşur ve bu bezler rektumun iç yüzeyini kaplar. Muskularis propria bölümü rektum duvarının orta tabakasıdır ve bu katman büzüşmeyi sağlayan kaslardan oluşur. Yağ tabakası da rektumun üçüncü ve son kısmıdır. Rektumu oluşturan bu üç tabakanın dışında ise bağışıklık sisteminin bir parçası olan lenf bezleri rektumu çevrelemektedir.

Rektumun Bölümleri Nelerdir?

Rektum üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar üst rektum, orta rektum ve alt rektumdur.

Üst rektum: Makat girişinden itibaren 10 cm’den ilerisi
Orta rektum: Makat girişinden itibaren 6-10. cm’ler arası
Alt rektum: Makat girişinden itibaren 4-5. cm’ler arası.

Rektum Kanseri Nedir?

Rektum kanseri, rektum dokularında kanserli hücrelerin oluştuğu bir hastalıktır. Genellikle rektum astarındaki poliplerden kaynaklanmaktadır. Rektum ve kolon kanseri genellikle “Kolorektal kanser” olarak da adlandırılır. Alt rektum kanserleri ise halk arasında sıklıkla makat kanseri olarak adlandırılmasına rağmen, makat kanserlerinden özellikleri ve tedavileri farklıdır.

Rektum Kanseri Kimlerde Görülür, Türkiye’de Yaygın Bir Kanser Midir?

Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişiye rektum kanseri teşhisi konulmaktadır. Ülkemizde ise her yıl yaklaşık 30 bin rektum kanseri tanısı konulduğu tahmin edilmektedir. En sık görülen rektum kanser türü mukozadan kaynaklanan bir kanser olan adenokarsinomdur.

Rektum kanseri kadınlara oranla erkeklerde daha fazla görülmektedir. Erkeklerde rektum kanseri görülme sıklığı kadınlardan 1,5 kat fazladır. Türkiye’de hem erkeklerde hem de kadınlarda görülen en sık görülen kanser çeşitlerinden biridir.

Endoskopik ve radyolojik tetkiklerin ilerlemesi sonucunda rektum kanseri teşhisi artık daha rahat konulabilmektedir. Farkındalığın artması ile birlikte görülme oranlarında da artış yaşanmaktadır.

Rektum Kanseri Neden Olur?

Vücuttaki sağlıklı hücreler fonksiyonlarını normal sürdürmek amacıyla düzenli bir şekilde büyür ve bölünürler. Ancak DNA hasarlandığında ve hücre kanserli hale geldiğinde hücre bölünmeleri yeni hücrelere gerek olmasa dahi kontrolsüz bir biçimde devam eder.

Zamanla kanser hücreleri çevredeki normal dokuyu ele geçirip yok edecek şekilde büyüyebilir. Bu hücreler biriktiğinde bir tümör oluştururlar. İlerleyen zamanlarda kanserli hücreler vücudun diğer kısımlarına gidebilirler.

Rektum Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?

Rektum kanseri için kesin bir sebep bilinmese de kişide rektum kanserinin görülme olasılığını artıran bazı risk faktörleri vardır.

İleri yaş: Rektum kanseri tanısı alan hastaların büyük çoğunluğu 50 yaşın üzerindedir. Rektum kanseri çok daha az sıklıkta daha genç bireylerde de oluşabilir.
Bağırsak içinde poliplerin varlığı: Hali hazırda adenomatöz polip veya kolon kanseri iseniz gelecekte rektum kanserine yakalanma riskiniz oldukça yüksektir.
İnflamatuar bağırsak hastalığı: Ülseratif kolit ve Crohn gibi kolonu ve rektumu tutan kronik inflamatuar (iltihabi) hastalıklara sahip olmanız kanser riskini artırır. Bunun sebebi ise bu hastalıkların belli süreler içinde bağırsak içi hücre tipini bozarak kansere zemin hazırlayabilecek olmasıdır.
Ailede kanser hastalığı öyküsü: Bir ebeveyniniz, kardeşiniz veya çocuğunuz rektum kanserine sahip ise hastalığın sizde de gelişme ihtimali yüksektir. Eğer birden çok aile bireyinde kolon kanseri veya rektum kanseri varsa risk düzeyiniz daha yüksektir. Ek olarak kadınlarda
Kolorektal kanser riskini artıran kalıtsal sendromlar: Ailenizde nesillerdir aktarılan genetik sendromlar veya bozukluklar kolorektal kanser riskini artırabilir. Bu sendromlara FAP (Ailesel adenomatöz polipozis sendromu) ve HNPCC (Heredite polipozis dışı kolon kanseri) dahildir.
Hastanın kanser geçmişi: Önceki kanserleri tedavi etme amaçlı karın bölgesine yönelik radyasyon terapisi almış olmak kolorektal kanseri riskini artırabilir. Kadınlarda yumurtalık, meme ve rahim kanseri hikayesinin olması da riski artıran faktörlerden biridir.
Beslenme faktörleri: Rektum kanserinin düşük sebze, yüksek kırmızı et (özellikle yanmış veya iyi pişmiş olduğunda) ağırlıklı beslenme ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
Hareketsiz yaşam: Eğer sedanter bir yaşam biçiminiz varsa, rektum kanseri geliştirme ihtimaliniz daha yüksektir. Düzenli fiziksel aktivitede bulunmak kolorektal kanser riskini azaltabilir.
Sigara ve alkol tüketimi: Sigara kullanan veya düzenli olarak haftada üçten fazla alkollü içecek tüketen kişiler artmış riske sahip olabilir.

Bu risk faktörlerine sahip kişilerin hekim tavsiyesi ile erken yaşlardan itibaren bağırsak kanseri taramalarının yapılması gerekir.

Rektum Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Rektum kanseri belirtileri her hastada çok farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Birçok rektum kanserinin de belirti vermeksizin rutin aramalarda tespit edildiği de unutulmamalıdır. Rektum kanseri belirtileri genel olarak şunları içermektedir.

  • Kabızlık, ishal, aşırı miktarda gaz gibi bağırsak hareketlerindeki değişikliklerde artış
  • Makatta kanama olması
  • Dışkıda koyu veya parlak kan görülmesi
  • Dışkıda mukus görülmesi
  • Dışkıda kısıtlanma
  • Dışkı boyutlarında değişim
  • Abdominal (karın bölgesinde) şiddetli ağrı veya kramplar
  • Ağrılı bağırsak hareketleri
  • Demir eksikliği anemisi
  • Anemiye bağlı olarak nefes darlığı, baş dönmesi, hızlı kalp atışı gibi şikayetler
  • Bağırsakların tam boşalamadığı hissi
  • Diyet veya egzersize bağlı olmayan açıklanamayan kilo kaybı
  • Güçsüzlük veya yorgunluk

Rektum Kanserinin Evreleri Nelerdir?

Rektum kanseri 4 evreden oluşmaktadır. Tüm evrelerde rektum kanserinin başlıca tedavisi cerrahidir. Tümörün rektumdaki yerleşim yerine, boyutuna, hangi evrede olduğuna, hastanın tümör komplikasyonlarıyla (tıkanıklık, delinmesi, kanama benzeri) veya acil koşullarda başvurmasına bağlı olarak cerrahi tedavinin şekli değişebilir.

Evre I. Hastalığın en erken evresidir. Kanser hücreleri bağırsağın iç ve orta tabakalarını tutar. Uzak organlarda ve lenf düğümlerinde tutulum yoktur.
Evre II. Kanser hücreleri bağırsağın tüm katlarını tutar, en dış tabakaya ulaşır, komşu organ ya da organlara yayılabilir. Lenf düğümlerinde ve uzak organlarda tutulum yoktur.
Evre III. Bağırsak duvarındaki tutulum hangi düzeyde olursa olsun, bağırsak komşuluğundaki lenf düğümlerinde tümör yayılımı vardır.
Evre IV. Hastalığın en ileri safhasını oluşturur. Bağırsak duvarındaki ya da lenf düğümlerindeki tümör yayılımı ne olursa olsun, karaciğer, akciğer, karın zarı (periton), kemik, beyin gibi organlarda metastaz vardır.

Rektum Kanserinde Erken Tanı Nasıl Konur? Neden Önemlidir?

Her kanser çeşidinde olduğu gibi rektum kanserinde de erken tanı hayat kurtarır. Hastalık erken evrede saptandığı zaman ameliyat öncesi radyoterapiye ve kemoterapiye gerek duyulmamaktadır. Hastalığı erken evrede yakalamak için 40 yaşından itibaren düzenli kolonoskopi ve gastroskopi Dünya Sağlık Örgütü tarafından tavsiye edilmektedir.

Ek olarak, makattan kanama gibi şikayetler geliştiğinde rektoskopi ve kolonoskopi yaptırılmalıdır. Erken dönemde tanı konulan kanserlerde %80-90 arasında iyileşme oranı gözlemlenmektedir. Bağırsak içerisindeki iyi huylu poliplerin zamanla kanserleşmesini önlemek için, poliplerin kanserleşmeden tanınması ve cerrahi yöntemlerle çıkarılması gerekmektedir.

Rektum Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Rektum kanseri tedavisinde cerrahi müdahalenin amacı kanserleşmiş doku ile birlikte tümörsüz alan sağlanacak şekilde sağlam dokunun da çıkartılmasıdır. Günümüzde kapalı yöntem (laparoskopik) rektum ameliyatları başarı ile yapılabilmekte ve hastaların ameliyat sonrası yaşam kalitesi ve hızlı iyileşmesi sağlanabilmektedir.

Ancak bazı durumlarda cerrahi müdahale yeterli olmayabilir. Tek başına cerrahi yaklaşım sonrasında nüksetme oranı yüksek olduğundan dolayı tümörün çıkartılmasından ve kısa bir iyileşme döneminin ardından kemoterapi ve/veya radyoterapi içeren tedavi planına geçilir.

Kemoterapi ve ışın tedavisi (radyoterapi) ameliyat öncesindeki durum değerlendirmelerine bağlı olarak yapılıp, mümkünse kitle küçültülerek, cerrahi girişimde tam rezeksiyon hedeflenebilir.

Ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi uygulamasında hastalığın tekrar oranının daha düşük (%10’un altında) olduğu tespit edilmiştir. Eğer cerrahi sonrası uygulanırsa tekrar oranı yaklaşık %24 ila %40 arasındadır.

Rektum Kanseri Korunma Yolları

Rektum kanserinden korunmanın başlıca şartı, gerekli tarama ve tetkiklerini ihmal etmemektir. Aile öykünüz ve tıbbi geçmişinizi değerlendiren hekiminizin tavsiye ettiği şekilde ve aralıklarla gaitada gizli kan, kolonoskopi veya sigmoidoskopi tetkiklerini yaptırmak rektum kanserinden korunmanın birincil yoludur.

Öte yandan sigara ve tütün ürünleri ile alkolden uzak durmak, spor ve egzersiz açısından aktif bir yaşam tarzı benimsemek, yağ ve kırmızı et tüketiminde aşırıya kaçmamak ve tam tahıllar ile lifli gıdalar açısından zengin bir beslenme programı benimsemek de rektum kanserine karşı koruyucudur.

Kist ve Tümör Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Kist ve Tümör iki ayrı şekilde ele alınmalıdır. Kist tıp dünyasında en yaygın kullanılan terimlerin başında yer alır. Vücudun farklı bölgelerinde oluşabilir. Kistler iyi huylu yada kötü huylu olma gibi farklı özelliklere sahiptir.

Kistlerin iç kısımları hava ya da sıvıyla dolu olabildiği gibi yarı sıvı halde de olabilir. Başlangıçta Milimetrik boyutlarda olan kistler zaman içerisinde büyüme gösterebilir.

İnsan vücudunun hassas bölgelerinde oluşum gösteren kist çeşitleri bazen tehlike arz edebilir. Bu nedenle kist şüphesi olan kişilerde detaylı araştırılmaya gidilmesi gerekir.

Vücuttaki dokular üzerinde oluşan bu kistler, aslında dokunun normal bir parçası olarak kabul edilmez. Bu sebeple de vücutta birtakım değişikliklere yol açabilir.

Kistlerin birçoğu iyi huylu olduğundan dolayı genel anlamda ciddi bir tehlike oluşturmazlar. Büyüme oranları da çok hızlı olmadığı için zaman içerisinde farklı bir hastalığa dönüşme oranı düşüktür.

Tümör (Ur) Sadece insana dokularına değil hayvan ve bitki dokularında da meydana gelen anormal şişliklere ur yani tümör adı verilir.

Tümör çeşitleri de tıpkı kistler gibi iyi huylu ya da kötü huylu olarak farklı gruplara ayrılır. İyi huylu olan tümörler zararsız olarak bilinir. Çıktıkları dokunun özelliklerine sahip olur.

Kötü huylu tümör çeşitleri ise çıktıkları dokuya beraber çevre dokuları da tahrip ederler. Zaman içerisinde de yavrulama yoluyla vücudun diğer organlarına sıçrama gibi bir durum söz konusudur.

Kötü huylu tümörler zaman içerisinde büyük oranda gelişme göstererek hastaları ölüme kadar dahi sürükleyebilir.

Günümüzde hangi dokuzda meydana geldiği belli olmayan tümör çeşitleri de vardır. Bu tümörler halk arasında ve tıp dünyasında kanser olarak bilinir.

Kist ve Tümör Arasındaki Fark Nedir?

Oluşma şekilleri itibariyle benzerlik gösterse dahi tümör ve kist aslında iki farklı kavramdır. Kistlerin çoğunda kanser belirtisi görülmez. İyi ve kötü huylu olarak farklı grupları olsa dahi çok zararlı değillerdir.

İnsan vücudunda en yaygın görülen kist çeşitleri ise yumurtalık ve derinin hemen alt kısımlarında gelişme gösterir. Bunlara yağ kistleri de denir.

Tümör ise vücudun herhangi bir yerinde meydana gelebilen anormal dokular olarak adlandırılır. Kötü huylu olan tümörler genellikle kanser dokularıdır.

Kist ve Tümör Tanısı Nasıl Konur?

İnsanların vücudunda anormal bir şekilde meydana gelen her değişiklik için detaylı araştırma yapılması tavsiye edilir.

İlk muayene hastanın öyküsü ile başlar. Muayenelerin uzman hekimler tarafından yapılması en önemli detayların başında yer alır.

Özkaya Tıp Merkezi’nde yaşadığınız her bedensel sorun için çözüm bulabilecek uzman hekimlerin yer aldığı geniş bir kadro vardır.

Hastanın öyküsünde seyreden değişiklik çeşitlerine göre şüpheli bölgeden bazı tetkikler talep edilir.

Bu tetkikler ultrason, grafi, tomografik inceleme ya da emar olabilir. Hangi tetkikin yapılacağına alanında uzman olan hekimler karar verir.

Belirtileri Nelerdir?

  • Her ikisinde de vücudun bazı bölgelerinde şişlikler meydana gelebilir.
  • Şişlikler her zaman belirgin olmaz. Bazen dokularda şekil bozukluğu şeklinde de görülebilir.
  • Kemik ve kas dokularında meydana gelen kitleler özellikle de iyi huylu olanların bir kısmı doğuştan oluşabilir. Bu tarz kitleler yaşa bağlı olarak büyüme gösterip sonradan fark edilmesine sebep olabilir.
  • Patolojik bir tanı konulabilmesi için bazen cerrahi müdahaleler yapılması gerekebilir.
  • Kist ve tümör çeşitleri genellikle bulgu vermez. Ancak bazı belirtiler bu noktada şüphe duymanızda etkili olabilir.
  • Adet düzensizliği, zaman zaman lekelenme ya da adetten kesilme kadınlarda en belirgin olan belirtiler arasında yer alır.
  • Kasık ve karın ağrısıyla beraber karın bölgesinde meydana gelen şişlikler bu noktada şüphe etmek için oldukça etkilidir.
  • Cinsel birliktelik sırasında yoğun bir şekilde ağrı hissetmek kist ve tümör için şüphe duyulmasına etki eden faktörler arasında yer alır.
  • Sindirim ve idrar şikayetleri de yine belirtiler arasındadır.

Kist Ve Tümör Nasıl Tedavi Edilir?

Kist ve tümör tedavisinde farklı teknikler tercih edilebilir. Özellikle kitlelerin iyi huylu ya da kötü huylu olduğunu net bir şekilde anlamak için yapılan tetkikler uygulanacak tedavi yönteminin belirlenmesinde de etkili olur.

İyi huylu olan kistlerde bazen ilaç tedavisi yeterli olsa dahi genel olarak cerrahi operasyon yapılması uygun görülür.

Yapılacak cerrahi operasyonun türünü hastanın öyküsü, genel sağlık durumu ve mevcut kronik hastalıklarıyla beraber yaş gibi detaylar belirler.

Memede Kitle Neden Oluşur? Nasıl Tedavi Edilir?

Memenin herhangi bir bölgesinde normal dokularına göre anormal şekillerde olan şişlik, sertlik, yumru ya da kabarıklık gibi parçalara memede kitle adı verilir.
Memede kitle oluşumun birden fazla nedenleri vardır. Kadınlar meme bölgesinde bir kitleye denk geldikleri zaman kanser olma korkusuna kapılırlar.
Ancak memede görülen her kitle kanser olduğu anlamına gelmez. Bu kitlerle kimi zaman basit kistler kimi zaman da iyi huylu tümörler olabilir.
Fakat şunu da unutmamak lazımdır ki; kitle görüldüğü zaman kanser olma ihtimalini de aklınızın bir köşesinde bulundurmanız gerekir.
Günümüzde hem ülke hem de dünya genelindeki durumlara bakıldığı zaman memede kitle oluşumu oldukça yaygın bir durum olarak karşılanır.
Hatta oluşan kitlelerin %80 civarı iyi huylu olup herhangi bir tehlike arz etmezler. Kitlelerin birkaç türü olabilir. Çıkış nedenlerinde de pek çok farklı etmen söz konusu olur.
Her yaş grubu kadında kitleye sıkça denk gelebilir. Ancak menopoz başlangıcı döneminde memede kitle görülme olasılığı daha üst seviyelere çıkar.
Memede oluşan kitleler genellikle içi sıvı dolu olacak şekilde belirir. Bazen içinde hava ya da yarı sıvı olarak oluştuğu da görülür.
Kitle oluşumunda bazen tedaviler gerekir bazen de gerekmez. Buna her zamana alanında uzman olan hekimler tarafından karar verilir.

Memede Kitle Oluşumunun Nedenleri Nelerdir?

Memede kitle oluşumunda çok sayıda faktör bulunur. Kadınların bedeninde bazı dönemlerde hormonlara bağlı olarak birtakım semptomlar sonucunda kitle oluşumu meydana gelebilir.

Hormonlardan kaynaklı oluşan kitlelerin büyük çoğunluğu iyi huyludur. Bu noktada kadınların tedirgin olmalarına gerek yoktur.

Genel anlamdaki nedenlere bakacak olursak;

  • Fiziksel ya da psikolojik travma
  • Enfeksiyon
  • Meme kisti
  • Fibroadenom
  • Fibrokistik hastalık
  • Yap nerkozu

Memede kitle erkeklerde de görülen bir durumdur. Ancak istatistik oranlara göz atıldığı zaman kadınlarda ağırlıklı olarak görüldüğü bilinir.

Meme bölgesinde oluşan kitlelerin bir çoğunun iyi huylu olduğu bilinir. Ancak her kitle tam anlamıyla iyi huylu değildir. Bazı kitleler kötü huylu hatta kanser hastalığının belirtisi olabilir.

Bu nedenle meme kanseri hastalığının belirtilerini doğru bilmek hayati açıdan büyük önem arz eder.

Meme Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

  • Meme bölgesinde ya da koltuk altında şişlik tarzı beze
  • Sol ya da sağ memede kitle. Bu kitleler zaman içerisinde büyüme ve şekil değişikliği gibi belirtiler gösterebilir
  • Koltuk altında ağrısız ya da ağrılı şekilde oluşabilen anormal şişlikler
  • Memenin genel büyüklüğünde ve normal şeklinde bozulmalar meydana gelme
  • Meme ucundan kan ya da akıntı gelmesi
  • Meme ucu renginde değişiklikler görülmesi
  • Meme ucunun şeklinde bozulmalar oluşması
  • Meme üzerinde damar genişlemesi, kızarıklık, morarma ve çöküntüler meydana gelmesi

Memede Kitle Tanısı Nasıl Konur?

Özellikle dünya genelinde ve ülkemizde kanserin en tehlikeli tipi olarak kabul edilen meme kanserinin erken teşhisi için kadınların sık sık kendilerini kontrol etmeleri söylenir.

Bir kitle şüphesi oluştuğu gibi mutlaka uzman bir hekime başvurmanız gerekir. Özkaya Tıp Merkezi her alanda olduğu gibi bu alanda da alanında uzman doktorlar eşliğinde muayene ve tedavi sürecinde size yardımcı olur.

Doktorlar önce elle muayene yapmanın ardından bazı tetkikler ister. Memede kitle tespiti için yapılacak ilk tetkik mamografidir. Mamografi sayesinde kitlenin boyutu, konumu ve son durumu gibi pek çok bilgiye detaylı bir şekilde ulaşmak mümkündür.

Mamografi sonucuna göre ekstra olarak ultrason çekilmeniz istenebilir. Eğer her iki yöntemle de istenilen sonuç elde edilemiyorsa meme biyopsisi olmanız gerekebilir.

Memede Kitlenin Tedavi Edilmesinde Kullanılan Yöntemler

Memenizde kitle tespit edildiğinde ağrılarınızın dinmesi için ılık banyo yapmanız önerilir. Ayrıca buz torbaları ve ısıtıcı pedler de masaj görevi görür.

Bölgeye özel uygulanan esansiyel yağlarla masaj yapmanız memede birine sıvının kendiliğinden atılmasını sağlayabilir.

Ağrının hafiflemesi için jel ve özel losyonlar da kullanabilirsiniz. Ancak bu tarz ürünleri mutlaka doktor eşliğinde kullanmanız tavsiye edilir.

Ayrıca gebelik ya da emzirme durumu varsa kullanabileceğiniz ilaçlar da sınırlı sayıda olur. Bazen kitlenin cerrahi müdahalelerle alınması gerekebilir.

Tedavi yöntemine her zaman doktorlar karar verir. Özellikle kitlenin kötü huylu ya da kanser kitlesi olma durumu ortaya çıktığında tedavi yöntemlerinin boyutu da daha farklı şekillerde olur.

Mamografi Nedir? Kimler Mamografi Çektirmelidir?

Dünya genelinde kadınların hayatını kaybetmelerinde en sık rastlanılan hastalıklar arasında meme kanseri ikinci sırada yer alır. Bu yüzden mamografi uygulaması çok önemlidir.

Meme kanserini erkenden teşhis etmek hayatın kurtarılmasında büyük oranda etkilidir.

Meme kanseri için net bir tanı koyma aşamasında mamografi büyük rol oynar. Son dönemlerde kullanımı hızla yayılma gösteren mamografi, özel olarak üretilen röntgen cihazlarıyla çekilir.

Önceki zamanlarda analog cihazlar kullanılarak yapılan bu işlem teknolojinin gelişmesiyle beraber cihazlarla yapılmaya başlanmıştır.

Digital mamografide meme dokusu klasik analog mamografiye göre daha az sıkıştırılmakta ve böylece hastanın hissettiği ağrı daha az olmaktadır.

Dijital ve Analog Mamografi Arasındaki Farklılıklar Nelerdir?

Yeni nesil teknolojilerle geliştirilen tekniğinin analog yönteme göre bazı farklılıkları vardır. Bu farklılıklar tıp dünyasında avantaj olarak değerlendirilir.Aralarındaki farklar kısaca şu şekilde özetlenebilir;

  • Hasta görüntüleri saklanır daha sonraki kontrolde ikisinin karşılaştırılmasına olanak sağlar.
  • Digital mamografide hastanın aldığı radyasyon dozu klasik analog mamografiye göre daha az olmaktadır.
  • Meme kanserinin en erken bulgusu olarak bilinen küçük kireçlenmeler daha iyi bir şekilde görüntülenmektedir.
  • Meme dokusu yoğun olan hastalarda görüntüler çok daha net ve kaliteli olarak elde edilir.

Nasıl Çekilir? En Uygun Dönem Ne Zaman?

Göğüslerin cihaz üzerinde yer alan iki plaka arasına sıkıştırılmasıyla yapılır. Sıkıştırma süresi çok uzun değildir. Ancak en net sonucu alabilmek ve hastaların canının fazla yanmaması adına memelerin hassasiyet oranının en az olduğu bir dönemde mamografi çekilmesi tavsiye edilir.

Adetin bittiği dönem yöntemin kullanımı için en ideal dönem olarak kabul edilir. Çünkü bu dönemde hem memeler hassas olmaz hem de şişkinlik oranı doğal seviyede olur.

Hangi Yaşta Yapılmalıdır?

Meme Dernekleri Federasyonu ve Türk Radyoloji Derneği tarafından yapılan tavsiyelere bakıldığında 40 yaştan 70 yaşına kadar her kadının yaptırmanın uygun olduğu görülür.
70 yaşın üzerinde de yılda maksimum iki kereye kadar yapılması uygundur. 40 yaş altı kadınlar için gerek duyulmaz. Ultrasonografi çekimi 40 yaş altı grubu için ideal yöntem olarak bilinir.

Yaptırma Sıklığı Nasıl Olmalıdır?

Bu yöntemler dünya üzerinde iki farklı amaç için yapılır. Bu amaçların biri tanı, diğeri ise taramadır.
Tanı amaçlı mamografiler, meme kanseri şüphesi taşıyan kişilere yapıldığından dolayı herhangi bir yaş kısıtlaması yoktur.
Tarama amaçlı çekilecek mamografilerde ise bazı prosedürler uygulanır. Bu prosedürler ABD Kanser Derneği ve Radyoloji Birliği tarafından belirlenir. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de kabul edilir.

Hangi durumlarda tarama amaçlı çekim yapılacağını şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Aile içinde meme kanseri teşhisi konulmuş, bu konuda tedavi görmüş kişi varsa mutlaka 30 yaşından itibaren yılda bir kez mamografi çekilmesi tavsiye edilir.
  • Normal şartlarda ilk mamografi için en uygun yaş 35 ile 40 yaş aralığıdır.
  • 40 ile 50 yaş arası grubunda yer alan kadınlar iki yılda bir kez çektirmelidir.
  • 50 yaş itibariyle çekim yılda bir kez olmalıdır.
  • Risk oranı yüksek olan kadınlar için mamografi yeterli gelmeyebilir. Bu durumda ekstra olarak farklı işlemler uygulanması gerekir.

    Mamografinin Faydaları

    Günümüzde dünya genelindeki orana bakıldığı zaman meme kanserinin ne kadar riskli bir boyutta olduğu gözler önüne serilir.
    Bu durum da yöntemin kullanımının ne kadar önemli bir detay olduğunu ortaya koyar.
    Kadınların normal yaşantılarını sürdürürken dahi bazı periyotlarda kendilerine muayene yapmaları tavsiye edilir.
    Ancak kişinin kendi yaptığı ya da doktorları yaptığı elle muayenede meme kanseri tanışın tam anlamıyla koymak mümkün değildir.
    Çünkü elle yapılan muayenelerde tespit edilen kitlelerin oranı en az 1.5 cm’den başlar. Oysa mamografi çektirildiğinde bu oran 0.5 cm’nin altına dahi iner.
    Özkaya Tıp Merkezi, kaliteli ve güvenilir cihazlarıyla muayenenizin en doğru şekilde yapılmasına olanak sağlar. Üstelik merkezdeki tüm doktorlar alanında uzmandır.
    Mamografi ile tespit edilen kitlelerin oranının küçük olması erken teşhis konusunda en önemli faktörler arasında yer alır.
    Yıllar içerisinde yapılan araştırmalar ve edinilen verilere göre kişiler ya da doktorların elle yaptıkları muayenede tespit edilen kitlelerin en az 8 yıllık olduğu bilinir.
    Bu nedenle belirtilen yaş gruplarında yer alıyorsanız mutlaka çekimine gitmeniz önerilir.

    Mamografi Işınları Zararlı Mı?

    Kadınların mamografi çekiminde hassas oldukları noktaların başında radyasyon ışınları gelir. Pek çok kadın bu ışınlardan kaçmak adına muayeneyi ihmal eder.
    Klasik röntgen, analog ve dijital mamografi arasında yayılan ışın oranı birbirinden farklıdır. Kullanılan tekniğin gösterdiği gelişimler doğru orantılı olarak yaydığı ışınlarda düşüş görülür.
    Mamografi yoluyla alacağınız radyasyon ışınlarından korkmanıza gerek yoktur. Bu ışınlar sonucunda kansere yakalanma ihtimaliniz neredeyse imkansızdır.
    Çekim yapılırken alınan radyasyon oranı son derece düşüktür. Yıllardır bu alanda yapılan çalışmalar bu dozun, bir yıl içerisinde çevresel faktörlere bağlı olarak alınan radyasyon oranına hemen hemen eş değer olduğunu gösterir. Dijital mamografi çekiminde bu doz daha da düşer.

    Mamografi Çekimi Öncesinde Dikkat Edilmesi Gereken Detaylar

    Dijital mamografi ya da diğer yöntemlerle göğüs filmi çekileceğinden dolayı kişinin belden yukarısının çıplak olması gerekir.
    Bu detayı düşünerek muayeneye giderken elbise gibi tek parça kıyafetler yerine alt üst ayrı olan kıyafetler tercih etmeniz önerilir.
    Çıkan sonuca olumsuz etkileri olma ihtimalinden dolayı çekim öncesinde herhangi bir kozmetik malzeme kullanılmaması gerekir. Özellikle parfüm ve deodorant kullanımı kesinlikle olmamalıdır.
    Mamografi çekimine giderken eğer elinizde daha önceki çekimleriniz mevcutsa doktorunuzun görmesi açısından yanınızda götürebilirsiniz.
    Sadece dijital mamografi değil klasik röntgen ve analog mamografi gibi alana dair elinizde olan tüm verileri götürmeniz uygundur.
    Genel bir değerlendirme yapmak için önceki filmleri görmek uzmanlar açısından önemli bir detaydır.
    Mamografi çekimi sırasında kadınların canı biraz yanabilir. Ancak işlem kısa sürdüğünden dolayı bu can yanması da çok uzun sürmez.

Yumuşak Doku Kanseri

Yumuşak Doku Kanseri Nedir ve Tedavisinde Neler Yapılır?

Nadir görülmesine rağmen kontrol altına alınmadığında hayat kalitesinde ciddi düşüşe sebep olan kanser türlerinden biri yumuşak doku kanseridir.

Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri olan kanserin erken teşhisi ve tedavisine yönelik yapılan sayısız çalışmalar, bu alanda ilerleme kaydedilmesini sağlamıştır. Ancak kanserle etkin mücadelede hastaların bilinçlenmesi, erken tanıya yönelik zamanında sağlık kuruluşlarına başvurması ve tedaviye aktif katılım sağlaması son derece kritiktir. Nadir görülmesine rağmen kontrol altına alınmadığında hayat kalitesinde ciddi düşüşe sebep olan kanser türlerinden biri yumuşak doku kanseridir.

Yumuşak Doku Kanseri Nedir?

Yumuşak doku olarak ifade edilen dokular, vücutta farklı organ ve dokuların çevresinde yapı ve destek görevi gören; yağ dokusu, kas grupları, kan damarlarını oluşturan dokular ve bağ dokularıdır. Bu dokulardan köken alan geniş bir kanser alt türü ise yumuşak doku kanserleri olarak bilinir. Yumuşak doku kanserleri vücudun genelinde herhangi bir bölgeden köken alabilir; tümör dokusunun geliştiği hücre türüne bağlı olarak farklı biyolojik ve klinik özellikler gösterebilir.

Yumuşak doku kanserlerinin klinikte en sık görülen türleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:

Liposarkom
Vücuttaki yağ dokusuna ait hücrelerin kanserleşmesi sonucunda liposarkom gelişir. Yağ dokusunun yer aldığı herhangi bir vücut bölgesinde oluşabilir. Tüm yumuşak doku tümörleri arasında en sık görülen alt türdür.

Leiomyosarkom
Sindirim sistemi, boşaltım sistemi veya üreme sistemi gibi iç organları oluşturan dokularda yer alan ve düz kas adı verilen hücre gruplarından kaynaklanan tümörlerdir.

Rabdomyosarkom
Vücudun hareketlerinden sorumlu iskelet kaslarının kanserleşerek kontrolsüz çoğalmasıyla rabdomyosarkom gelişir. Çocuklarda ve gençlerde en sık görülen yumuşak doku tümörüdür.

Yumuşak Doku Kanseri Neden Olur?

Diğer kanser türlerinde olduğu gibi yumuşak doku kanserlerinde de altta yatan neden tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte bilimsel çalışmalar, bazı faktörlerin yumuşak doku kanseri gelişme riskini artırdığını ortaya koymuştur.

Aşağıdaki durumlar yumuşak doku kanserleri için risk faktörleri olarak özetlenebilir:

  • Genetik Yatkınlık: Yumuşak doku kanserlerinin önemli bir bölümü ailede, özellikle birinci derece yakınlarında benzer kanser öyküsü olan kişilerde görülür. Kanserli hücre oluşumuna sebep olabilen genetik mutasyon sendromlarına sahip kişilerde yumuşak doku kanseri gelişme riskinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu sendromlardan bazıları Gardner sendromu, tuberoskleroz, nörofibromatozis, Li-Fraumeni sendromu olarak sıralanabilir.
  • Kimyasallar: Vinil klorid, arsenik, tarım ilaçları veya dioksin gibi kimyasallara maruz kalan kişilerde yumuşak doku kanseri gelişme riski yükselir.
  • Enfeksiyonlar: HHV-8 gibi viral enfeksiyonların gelişmesi durumunda yumuşak doku kanseri ortaya çıkabilir.
  • Radyasyon: Yüksek dozda radyasyon verilen radyoterapi gibi uygulamalara bağlı, uzun dönemde vücudun çeşitli yerlerinde yumuşak doku kanseri gelişme riski artar.

Yumuşak Doku Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Yumuşak doku kanserlerinin yol açtığı klinik belirtiler; tümörün konumu, boyutu, biyolojik özellikleri, çevre dokularla olan ilişkisi, metastaz varlığı gibi farklı durumlara bağlı olarak değişkenlik arz eder. Bununla birlikte, aşağıdaki belirtiler yumuşak doku kanserlerinin seyrinde hastalarda izlenebilir:

Tümörün geliştiği bölgede sınırlı şişlik veya sertlik,
Kitlenin çevre dokulara baskısına bağlı ağrı,
Kitlenin boyutuna ve konumuna bağlı olarak hareket kısıtlılığı, bağırsaklarda daralma veya tıkanma, solunum güçlüğü.

Yumuşak Doku Kanseri Tanısı Nasıl Konur?

Yumuşak doku kanseri şüphesi olan hasta öncelikli olarak fizik muayene ve radyolojik görüntülemelerle ayrıntılı bir şekilde değerlendirilir, ardından tespit edilen kitleye yönelik biyopsi işlemi planlanır.

Aşağıdaki yöntemler, biyopsi öncesi kitlenin değerlendirilmesine yönelik başvurulan teknikler arasındadır:

  • Ultrason: Kitlenin boyutu, fiziksel özellikleri, çevre dokularla ilişkisi gibi konular hakkındaki ilk değerlendirmede tercih edilen yöntemlerden biri ultrasondur. Özellikle kolay ulaşılabilir, yüzeysel kitlelerde tercih edilir.
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT): Derin dokularda yer alan, özellikle karın veya göğüs kafesi içindeki kitlelerde kitlenin boyutu, fiziksel özellikleri, yayılımı gibi hususların değerlendirilmesi için BT’den yararlanılabilir.
  • Manyetik Rezonans (MR): Yumuşak doku tümörleri sağlıklı dokulara benzer özellikler gösterebildiğinden, dokuların detaylı değerlendirilmesine ihtiyaç duyulabilir. MR; BT’ye göre daha detaylı görüntüleme sunduğundan dolayı değerlendirmede tercih edilebilir.
  • PET-BT: Tüm vücudun kanserli kitleler yönünden taranmasına olanak veren PET-BT yönteminde, kanser hücrelerinin boyanmasını sağlayan özel bir madde damardan verilerek çekim yapılır. Bu sayede kanserin evrelemesi yapılarak tedavi planlaması için önemli veriler elde edilir.
  • Yumuşak Doku Kanseri Tedavisinde Neler Yapılır?
  • Yumuşak doku kanserlerinde tedavi hastalığın evresine; kitlenin boyutu, yayılımı, metastaz yapıp yapmadığı, çevre dokuları işgal edip etmediği gibi konulara bağlı olarak değişkenlik gösterir. Yumuşak doku kanserleri birbirinden farklı klinik özellikler gösterebilen birden fazla kanser alt türüne verilen genel bir isim olduğundan, patolojik inceleme sonrası teşhis edilen tür de tedavi kararını etkileyebilir.

Tedavide aşağıdaki yöntemlerde yararlanılabilir:

  • Cerrahi: Erken evrede tespit edilen, metastaz yapmamış ve çevre dokulara ciddi yayılım göstermemiş kitlelerde tümörün cerrahi yöntemlerle çıkarılması tedavide ilk basamaktır.
  • Kemoterapi: Cerrahi öncesi, sonrası veya cerrahiden bağımsız olarak, tümörün patolojik özelliklerine göre farklı ilaç kombinasyonlarından oluşan kemoterapi rejimleri tedavide uygulanabilir.
  • Radyoterapi: Cerrahi sonrası veya kemoterapi ile birlikte tümör kitlesinin hızla giderilmesi veya cerrahi yöntemler ile çıkarılamayan kanser hücrelerinin ortadan kaldırılması için hastaya göre belirlenen doz ve sürede radyoterapi uygulanabilir.
  • Akıllı İlaç Tedavisi: Kanser hücrelerinin yüzeylerinde ürettikleri molekülleri tanıyarak bağışıklık sistemince hücrelerin elimine edilmesini sağlayan akıllı ilaçlar, seçilmiş vakalarda başarıyla uygulanabilmektedir.

Meme Kanseri Riskini Azaltmanın 7 Etkili Yolu

Türkiye’de kadınlarda görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 25’ini meme kanseri oluşturuyor

Meme kanseri kadın kanserleri arasında en yaygın ve akciğer kanserinden sonra en sık ölüm nedeni olan kanser türüdür. Hastalık dünyada her 8 kadından birini etkilemektedir. Türkiye’de de sık görülen meme kanserine karşı düzenli kontroller kadar yaşam tarzı değişiklikleri de etkili olur.

1-İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalı

Sağlıklı bir yaşam biçimi sadece kansere değil, tüm hastalıklara yakalanma riskini düşürüyor. Meme kanserinde de riski azaltmak için sağlıklı beslenmek şart. Yapılan pek çok bilimsel araştırma beslenmenin, çoğu kanserlerde yüzde 70 oranında etkili olduğunu ortaya koyuyor. Yani sağlıksız beslenme, sigara kadar kanserojen oluyor.

Araştırmalar özellikle işlenmiş gıdaların kanser riskini arttırdığını gösteriyor. Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanseri riskini düşürmek için de işlenmiş gıdalardan ve fazla şeker tüketiminden kaçınılmalı. Özetle düşük yağlı, sebze, meyve, tahıl ağırlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli.

2-Stresi yönetecek yöntemler bulunmalı

Yaşam biçimi, çalışma koşulları ve yüksek stres meme kanserini tetikleyebiliyor. Stresli ortamlardan uzak durmak zor olsa da stresi yönetmek mümkün. Stres düzeyini azaltmak için kişi kendisine uygun yöntemler bulmaya gayret göstermeli, stresini yönetmeli.

3-Düzenli uyku önemli

Uyku sağlıklı bir yaşam dengesinin önemli faktörlerinden biri. Sağlık için yetişkinler günde ortalama 6-8 saat uyumalı. Sağlıksız bir uyku düzeninin bağışıklık sistemini zayıflattığını, buna bağlı olarak da kanser riskini arttırdığını gösteren pek çok çalışma var.

4-Egzersiz olmazsa olmaz

Araştırmalar, düzenli egzersizin meme kanseri riskini anlamlı oranda azalttığını gösteriyor. Hareketli bir yaşam tarzı benimsenmeli. Mümkünse haftada 5-6 saat yürüyüş, pilates gibi egzersizler yapılmalı. Size uygun egzersiz biçimini hekiminize de danışabilirsiniz.

5-Kilo kontrolü şart

Obezite veya şişmanlık da meme kanseri ile doğrudan ilgili. Obezite, kansere yakalanma olasılığını artırıyor. Yani şişmanlık, kanser riski açısından bakıldığında da sadece bir hastalık, yalnızca estetik bir kusur değil ne yazık ki. Araştırmalar, aşırı kilolu kişilerin yağ dokularının daha fazla hormon, özellikle de büyüme hormonu, östrojen ve insülin ürettiklerini gösteriyor. Bu gibi hormonların yüksek düzeyde üretilmesi ise kanser riskini artırıyor. Bu nedenle kilo kontrolü çok önemli.

6-Sigara içilmemeli

Kanser riskini azaltmak için özellikle sigaradan uzak durmak da çok önemli. Pasif içiciliğin bile kanser riskini artırdığını gösteren çalışmalar var. Sigara, içerdiği 5 binin üzerinde zehirli madde ile genetik yatkınlığı olmayanların bile genlerinde değişime (mutasyona) yol açarak kanser riskini artırıyor.

7-40’tan sonra düzenli kontroller ihmal edilmemeli

Meme kanseri riski yaşla birlikte artıyor. Ailesinde kanser öyküsü olmayanlar 40 yaşında, olanlar ise daha erken yaşlarda düzenli kontrollere başlamalı. 40 yaş sonrası kadınlara her yıl meme muayenesi, meme ultrasonu ve mamografi öneriliyor. Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 5-8’i artmış genetik bir riskten dolayı meydana geliyor yani aile öyküsü de önemli. Halk arasında kalıtsal riskin sadece anne tarafından geçtiğine dair yanlış bir inanış var. Kadınlar ‘Benim annemde, teyzemde yok’ diyerek taramalarını önemsemiyor. Ancak büyüklerimizden gelen genler anne ve babadan eşit olasılıkta geliyor. Ailesinde meme kanseri öyküsü olan, genç yaşta ya da agresif türde meme kanseri tanısı alan kişiler daha erken yaşta kontrollere başlamalı.

KOLTUK ALTINDAKİ SERTLİK VE ŞİŞLİKLERE DE DİKKAT!

Memedeki her kitlenin kanser değildir. Ancak meme kanserinin en önemli belirtisi memede bir kitlenin olmasıdır. Meme kanserinin ağrı ile bir ilişkisi yoktur. Ağrılı bir meme, meme kanseri işareti değildir. Dolayısıyla ağrının olup olmaması bizim açımızdan da pek bir şey ifade etmez. Meme kanseri, lenf yolları ile öncelikle koltuk altındaki lenf bezlerine gider. Koltuk altındaki sertlik ve şişlikler de meme kanseri belirtisi olabilir.

E-Hizmetler

7/24 Kolay & Hızlı Randevu

Özkaya Tıp Merkezi Özkaya Tıp Merkezi
0(312) 417 8585