Türkiye’de kadınlarda görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 25’ini meme kanseri oluşturuyor
Meme kanseri kadın kanserleri arasında en yaygın ve akciğer kanserinden sonra en sık ölüm nedeni olan kanser türüdür. Hastalık dünyada her 8 kadından birini etkilemektedir. Türkiye’de de sık görülen meme kanserine karşı düzenli kontroller kadar yaşam tarzı değişiklikleri de etkili olur.
Sağlıklı bir yaşam biçimi sadece kansere değil, tüm hastalıklara yakalanma riskini düşürüyor. Meme kanserinde de riski azaltmak için sağlıklı beslenmek şart. Yapılan pek çok bilimsel araştırma beslenmenin, çoğu kanserlerde yüzde 70 oranında etkili olduğunu ortaya koyuyor. Yani sağlıksız beslenme, sigara kadar kanserojen oluyor.
Araştırmalar özellikle işlenmiş gıdaların kanser riskini arttırdığını gösteriyor. Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanseri riskini düşürmek için de işlenmiş gıdalardan ve fazla şeker tüketiminden kaçınılmalı. Özetle düşük yağlı, sebze, meyve, tahıl ağırlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterilmeli.
Yaşam biçimi, çalışma koşulları ve yüksek stres meme kanserini tetikleyebiliyor. Stresli ortamlardan uzak durmak zor olsa da stresi yönetmek mümkün. Stres düzeyini azaltmak için kişi kendisine uygun yöntemler bulmaya gayret göstermeli, stresini yönetmeli.
Uyku sağlıklı bir yaşam dengesinin önemli faktörlerinden biri. Sağlık için yetişkinler günde ortalama 6-8 saat uyumalı. Sağlıksız bir uyku düzeninin bağışıklık sistemini zayıflattığını, buna bağlı olarak da kanser riskini arttırdığını gösteren pek çok çalışma var.
Araştırmalar, düzenli egzersizin meme kanseri riskini anlamlı oranda azalttığını gösteriyor. Hareketli bir yaşam tarzı benimsenmeli. Mümkünse haftada 5-6 saat yürüyüş, pilates gibi egzersizler yapılmalı. Size uygun egzersiz biçimini hekiminize de danışabilirsiniz.
Obezite veya şişmanlık da meme kanseri ile doğrudan ilgili. Obezite, kansere yakalanma olasılığını artırıyor. Yani şişmanlık, kanser riski açısından bakıldığında da sadece bir hastalık, yalnızca estetik bir kusur değil ne yazık ki. Araştırmalar, aşırı kilolu kişilerin yağ dokularının daha fazla hormon, özellikle de büyüme hormonu, östrojen ve insülin ürettiklerini gösteriyor. Bu gibi hormonların yüksek düzeyde üretilmesi ise kanser riskini artırıyor. Bu nedenle kilo kontrolü çok önemli.
Kanser riskini azaltmak için özellikle sigaradan uzak durmak da çok önemli. Pasif içiciliğin bile kanser riskini artırdığını gösteren çalışmalar var. Sigara, içerdiği 5 binin üzerinde zehirli madde ile genetik yatkınlığı olmayanların bile genlerinde değişime (mutasyona) yol açarak kanser riskini artırıyor.
Meme kanseri riski yaşla birlikte artıyor. Ailesinde kanser öyküsü olmayanlar 40 yaşında, olanlar ise daha erken yaşlarda düzenli kontrollere başlamalı. 40 yaş sonrası kadınlara her yıl meme muayenesi, meme ultrasonu ve mamografi öneriliyor. Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 5-8’i artmış genetik bir riskten dolayı meydana geliyor yani aile öyküsü de önemli. Halk arasında kalıtsal riskin sadece anne tarafından geçtiğine dair yanlış bir inanış var. Kadınlar ‘Benim annemde, teyzemde yok’ diyerek taramalarını önemsemiyor. Ancak büyüklerimizden gelen genler anne ve babadan eşit olasılıkta geliyor. Ailesinde meme kanseri öyküsü olan, genç yaşta ya da agresif türde meme kanseri tanısı alan kişiler daha erken yaşta kontrollere başlamalı.
Memedeki her kitlenin kanser değildir. Ancak meme kanserinin en önemli belirtisi memede bir kitlenin olmasıdır. Meme kanserinin ağrı ile bir ilişkisi yoktur. Ağrılı bir meme, meme kanseri işareti değildir. Dolayısıyla ağrının olup olmaması bizim açımızdan da pek bir şey ifade etmez. Meme kanseri, lenf yolları ile öncelikle koltuk altındaki lenf bezlerine gider. Koltuk altındaki sertlik ve şişlikler de meme kanseri belirtisi olabilir.