Suçiçeği denildiğinde akla ilk gelen vücudun birçok yerinde görülen kırmızı, küçük ve içi sıvı dolu kaşıntılı lezyonlardır. Bu döküntülere ateş, halsizlik, öksürük ve iştah kaybı da eşlik etmektedir. Solunum yoluyla kolayca bulaş sağlayan hastalık suçiçeği geçirmemiş veya aşılanmamış kişiler için oldukça bulaşıcıdır. Bu yüzden teşhis konulduktan sonra yayılımı engellemek için erken dönemde önlemler alınması gerekmektedir.
Tıbbi adı Varicella-zoster olan suçiçeği, vücudun birçok yerinde görülen kırmızı, küçük ve içi sıvı dolu kaşıntılı lezyonların meydana gelmesiyle oluşan enfeksiyon kaynaklı bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle hafif seyirli ilerleyen suçiçeği, sıklıkla ilkbahar aylarında ve temas sonrası 11 ila 21 gün sonrasında kendine has belirtileri ile ortaya çıkmaktadır.
Deride oluşan kaşıntılı lezyonlar nedeniyle çocuklarda huzursuzluğa ve ağlama nöbetlerine yol açabilen suçiçeği çoğu zaman iyi seyirli olarak bilinse de farklı immün sistem hastalığı yani bağışıklık yetersizliği olan hastalarda görüldüğünde ciddi sonuçlara neden olabilmektedir. Aynı zamanda suçiçeği geçirmiş çocuklarda dahi ilerleyen dönemlerde hava ve temas yoluyla tekrar suçiçeğine yakalanma ve suçiçeği geçirme olasılığı mevcuttur.
Suçiçeği, solunum yolu (öksürme, hapşırma veya tükürük damlacıklarını soluma) ve deri lezyonlarıyla doğrudan temas yoluyla bulaşır. Suçiçeği olan bir kişiyle temas halinde olunması bulaşması için yeterlidir.
Solunum yolu ile virüs temasının ardından ortalama 15 gün(kuluçka dönemi) sonra görülen suçiçeği hastalığının belirtileri şunlardır:
Hafif ateş, burun akıntısı ve halsizlik bulgularından bir iki gün sonra da deri döküntüleri gözükmeye başlar. Ciltte kaşıntılı kızarıklıklar şeklinde başlayan döküntüler 24-48 saat sonra, hafif kabarıklaşarak, berrak, içi sıvı dolu kabarcıklar haline gelir ve kabuklanmaya başlar. İlk oluşan döküntüler kabuklanmaya başlarken yaklaşık 5-7 güne kadar yeni döküntüler ortaya çıkar. Döküntüler saçlı deriden başlayarak yüz ve gövdeye doğru yayılır. Bacak ve kollarda daha az döküntü izlenir. Döküntüler ilk hafta daha yoğundur, ilerleyen haftalarda hekim kontrolleri ve uygun görülen tedavi eşliğinde azalmaktadır.
Suçiçeği ciltte oluşan döküntüler sayesinde kolayca teşhis edilmektedir. Tüm bu belirtilere ek olarak döküntüden alınacak sürüntü ve kan testi ile suçiçeği tanısı konulmaktadır.
Suçiçeğinde spesifik bir tedavi seçeneği yoktur. Burada ortaya çıkan belirtilere ilişkin bazı ilaçlı tedaviler önerilmektedir. Ateş varsa hekimin uygun gördüğü ateş düşürücü ilaç önerilir. Vücutta oluşan döküntüler için ise yine aynı şekilde uygun kremler önerilmektedir. Farklı bir enfeksiyon ile karşılaşılmadığı sürece suçiçeği döküntüleri iz bırakmaz. Bu süreçte ilaçlarla birlikte hastalığın kendiliğinden geçmesi beklenmektedir. Döküntüler kabuklanarak ve kuruyarak geçecektir.
Suçiçeğinden korunma yöntemleri şöyle sıralanmaktadır:
Ülkemizde aşı takviminde çocuklarda 12. ayda tek doz olarak suçiçeği aşısı uygulanmaktadır. Suçiçeği hastalığından korunmanın en önemli yolu aşılamadır. Ülkemiz takviminde yer almamakla birlikte 4-6 yaşlarında yapılan hatırlatma doz aşısı ile bağışıklık güçlendirilebilir. Eğer 12 yaşından büyük birine aşı yapılacaksa 1 ay ara ile yine 2 doz uygulanması gerekmektedir. Eğer çocuğunuz suçiçeği olan bir çocukla bulaşıcı olduğu bir dönemde temas ettiyse ilk 72 saat içinde aşı yaptırmak onu hastalıktan koruyabilir.
Suçiçeği bağışıklık sistemi düşük bireylerde sinir sistemi ile alakalı bazı problemlerin görülmesine neden olabilir. Suçiçeğinin en riskli olduğu dönemler şu şekilde sıralanabilir;
Deride görülen kabarcıkların kaşıntıya yol açması olağan sürecin bir parçasıdır. Bu sürede kaşımak o bölgeyi tahrip ederek iz kalmasına yol açabilir. Bundan dolayı kaşıntı sürecinde tırnakların kısa kesilmesi önerilir. Suçiçeğini kaşıyarak patlatmak enfeksiyon kapma gibi ciddi sağlık sorunlara yol açabilir. Kaşıntı için ise bazı yara üzerine sürülebilen kremler önerilmektedir. Reçetesiz ve bilinçsiz uygulanan el ve vücut kremleri lezyonların artmasına ve yara izi kalmasına neden olabilir. Suçiçeği sonrası ikincil deri enfeksiyonları kişilerde ortaya çıkan sağlık sorunları arasında bulunur. Oluşan döküntüleri sert şekilde kaşımak mikrop kapmaya ve apse oluşumuyla birlikte cilt yaralarına sebep olabilir. Bu süreçte kaşınmanın etkisini azaltmak için sıcak ortamlardan uzak durarak ılık su ile banyo yapılması önerilir.