Şizofren, sanrı, halüsinasyon ve düzensiz konuşma veya katatonik davranışlar içeren, duygusal tepki verme yeteneğinin kaybı, aşırı ilgisizlik ve günlük yaşamdaki işlevsellik düzeyinde gözle görülür bir bozulmayla karakterize akıl hastalığıdır. Kişiler gördüklerinin, seslerin ya da yaşananların gerçek ve hayal ayrımına varamaz. Sanrılar, halüsinasyonlar, Konuşma ve duyguyu ifade etme zorluk yaşama şizofreni belirtileri arasında yer alır. İlaç ile tedavi edilebilen bu hastalığın tekrarlamaması için genellikle ömür boyu tedavi yöntemlerinden yararlanılması gerekiyor.
Şizofren, genellikle sanrıları, var olmayan şeyleri görme veya duyma şeklinde halüsinasyonları içeren paranoyak düşünceler veya sesler duyma gibi düzensiz düşünce ve davranışlar ile karakterize ruh hastalığıdır. Kronikleşen psikiyatrik bir rahatsızlık olan şizofreni, günlük yaşamda zorluk yaşanmasına neden olur. Genellikle yavaş yavaş ortaya çıkan bu ruhsal hastalıkta erken teşhis ve tedavi büyük önem taşır. Paranoya, halüsinasyon, korku ve panik gibi durumlar şizofreni belirtileri arasında yer alır. Şizofreni hastalarında şiddete eğilimi bulunmamaktadır. Bu yüzden toplum içerisinde yaşamlarına devam edebilirler.
Hastalık öncesi prodrom dediğimiz dönemde silik belirtiler göstererek sinsice başlayabildiği gibi ani olarak da ortaya çıkabilir. Hastalık öncesi belirtiler sıklıkla içine kapanma, arkadaşlarından ve aktivitelerden uzaklaşma, konuşmada azalma, eksantrik uğraşılar gibi olabilir.
Anormal davranışlar, odaklamada zorluk çekme, abartılı hareketlerde bulunma, söylenenleri dinlememe gibi durumlar şizofreni belirtileridir. Şizofreni belirtileri her hastada farklı şekilde ortaya çıkabilir. Şizofreninin alevlendiği dönemde sanrılar, halüsinasyonlar veya düzensiz konuşma görülen şizofreni hastalarında en sık izlenen belirti kişinin hasta olduğunu düşünmemesi ve iç görüsünün olmamasıdır. Şizofreni belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterse de genel olarak üç ana kategoriye ayrılır;
Kişinin dünyayı algılama, düşünme ve hareket etme deneyimlerine bağlı olarak oluşan şizofreni belirtileridir. Psikotik belirtileri olan kişiler olduğu durumdaki gerçeklik duygusunu kaybederek dünyayı farklı şekilde deneyimleyebilir. Bazı şizofreni hastalarında bu belirtiler gidip gelir. Psikotik belirtiler şu durumları içerir:
Halüsinasyonlar (varsanı): Gerçekte olmayan şeylerin görülmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkan bu belirtide şizofreni hastası sesler duyabilir. Sesler duyan kişiler, aileleri veya arkadaşları bir sorunu fark etmeden önce uzun süre bu seslerle yaşayabilir. Duyma, koklama, tatma ve hissetme duygularında değişiklikler gözlemlenir.
Sanrılar (hezeyan): Sanrı yaşayan kişiler etrafındaki kişilere mantıksız görülen tepkiler verebilir. Şizofreni belirtisi olarak ortaya çıkan sanrılarda kişiler kendilerinin tehlikede olduğunu düşünerek onlara zarar verilmeye çalışıldığına inanır.
Düşünce bozukluğu: Bir kişi mantıklı olmayan ya da alışılmadık düşünme biçimlerine sahip olduğunda şizofreni olarak tanımlanabilir. Düşünce bozukluğu belirti olarak ortaya çıkar ve kişinin konuşmasını, düşüncelerini etkiler. Bazı durumlarda kişi bir anda konuşmayı bırakır ve farklı konuya atlar. Hiçbir anlam ifade etmeye sözcükler kullanılması da düşünce bozukluğunun göstergesidir.
Hareket bozukluğu: Bir kişi anormal vücut hareketleri sergilediği durumda şizofreni belirtisi olarak tanımlanabilir. Hareket bozukluğu olan kişiler belirli hareketleri defalarca tekrarlayabilirler.
Günlük aktivitelere olan ilginin azalması, motivasyon kaybı, sosyal ortamdan çekilme, duyguları yansıtmada zorluk ya da normal işlevselliğin dışında yer alma gibi durumlara şizofrenin negatif belirtileridir. Bunun yanında negatif belirtiler şunları içerir:
Bu semptomlar bazı durumlarda depresyon veya diğer akıl hastalıklarının semptomlarıyla karıştırılabilmektedir.
Bilişsel belirtiler, uzun süreli konsantrasyon bozukluğu ve hafıza sorunlarını içerir. Bu belirtiler konuşmaları takip etmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi veya randevuları hatırlamayı zorlaştırabilir. Şizofreninin bilişsel belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Özetle aşağıdaki belirtilere sahip olan bir kişi için şizofreni tanısı konabilir:
Şizofreni, birçok faktörden etkilenerek bilişsel kaynaklı meydana gelen bozukluklardan, genetik yapıdan ve enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Şizofreni çok nedenli bir rahatsızlık olarak düşünülebilir. Şizofreninin bazı genetik faktörlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle bazı ailelerde şizofreni hastaları yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra çevresel nedenler, annenin gebeliği sırasında geçirdiği bazı enfeksiyon hastalıkları gibi faktörler şizofreninin sebepleri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte beyin yapısı ve gelişimi ile bağlantılı olduğuna dair çeşitli teoriler öne sürülmektedir.
Güncel sınıflandırma sistemine göre şizofreninin alt tipleri kaldırılmıştır. Bununla birlikte eski sınıflandırma sistemine göre şizofreni türleri şunlardır.
Sanrıların ve halüsinasyonların ön planda olduğu bilişsel bozulma ile içe çekilme gibi negatif belirtilerin daha arka planda kaldığı ve işlevselliğin görece korunabildiği tiptir.
Konuşmanın, davranışların ve duyguların organizasyonunun bozulduğu, anlamsız gülmeler ve yüz ifadelerinin olabildiği, günlük yaşam etkinliklerinin ve öz bakım becerilerinin ileri derecede bozulabildiği, organize olmayan bölük pörçük sanrı ya da varsayımların olduğu tiptir.
Motor hareketlerde azalma, aşırı negativizm, konuşmama, tam tersine aşırı motor etkinlik, karşıdakinin söylediklerini ve hareketlerini tekrarlama, kaslarda katılık, hareket ettirmeye karşı direnç gibi hareket sistemi ile bağlantılı belirtilerle kendini gösteren tiptir.
Yukarıda sayılan üç tipin özelliklerini bir arada gösterebilen tiptir.
Daha önce şizofreni belirtilerini yoğun bir şekilde göstermiş, ancak sonrasında düzelmesine karşı içe çekilme, konuşma azlığı ya da çok detaylı olmayan sanrı ve varsayımlarla kendini gösteren bir tip olarak sınıflanabilir. Şizorfeni hastalığı, diğer bir sınıflandırma sistemine göre Tip 1 ve Tip 2 diye ayrılır. Tip 1 diye ifade edilen durumda daha çok pozitif semptomlar adını verdiğimiz hezeyan ve halüsinasyonlar gözlenir. Tip 2 de ise negatif belirti denilen içe çekilme, konuşmada azalma, öz bakımda azalma gibi negatif belirtilerin baskın olduğu görülür. Genel olarak Tip 2 şizofreninin seyri daha kötü, Tip1’in tedavi yanıtı ise daha iyi olmaktadır.
Şizofreni hastalığında temel teşhis muayene ile konulur. Belirtilerin varlığı ve bu belirtilerin 6 aydan uzun sürmesi teşhis için önemli işaretler olmaktadır. Belirtiler sadece şizofreniye özgü olmadığı için öncelikle epilepsi, bulaşıcı hastalıklar gibi genel tıbbi duruma bağlı olarak gözlenen hastalıklar olan diğer organik patolojilerden ve psikotik depresyon, bipolar bozukluk ve diğer psikotik belirtili psikiyatrik rahatsızlıklardan da muayene ile ayırıcı tanısının yapılması gerekmektedir. Tanıda kullanılan özgün bir görüntüleme ve laboratuvar yöntemi olmamasına karşın ayırıcı tanı için kan tahlili, beyin görüntüleme ve EEG gibi tanı yöntemleri de kullanılabilir. Kesin tanı koyduran bir psikometrik test bulunmamakla beraber hastalara ayırıcı tanı sürecinde birçok psikolojik test yapılabilmektedir.
Şizofreni hastalığının tedavisinde ilaç tedavisi esastır. Verilen ilaç tedavisinin uzun süreli olarak kullanılması gerekmektedir. İlaç tedavisinde anti psikotik adı verilen ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç uyumu kötü olan, tanısında şüpheler bulunan ya da kendine ve çevresine zarar verme ihtimali olan hastalar hastaneye yatırılarak tedavi edilmektedir. Tedavi uyumu olmayan hastalarda ağızdan verilen tedavilerden ziyade, uzun etkili diye adlandırılan kas içi enjeksiyon yöntemiyle uygulanan ilaç tedavileri tercih edilmektedir. Yan etkilere göre bazen farklı ilaçların ya da dirençli hastalarda farklı gruplardan ilaçların kullanımı da gündeme gelebilmektedir. Hastanın tedaviyi kabul etmediği veya ayırt etme gücü olmadığı özel durumlarda ise vasilerinin yönlendirmesi ya da bazen de mahkeme kararlarıyla bu hastaların tedavileri gerçekleştirilebilmektedir.
İlaç tedavisinin yanı sıra psikotorepi, aile terapisi, diğer toplum ruh sağlığı merkezlerinde uygulanan yöntemlerde tedaviye uyumu artırmak, işlevsellikteki kayıpları düzeltmek ve rehabilite etmek amacı ile gerçekleştirilebilmektedir. Bununla birlikte bazı tedaviye dirençli hastalarda, aciliyeti olan hastalarda ve katatonik hastalarda EKT (Şok tedavisi) uygulanabilmektedir.