Uyku terörü, uyku esnasında çığlık atma, yoğun korku ve fiziksel aktiviteler ile kendini gösteriyor. Gece terörü olarak da bilinen uyku terörü, genellikle uyurgezerlik ile eşleştiriliyor. Uyurgezerlik gibi, uyku terörü de uyku sırasında istenmeyen bir olay olan parasomni olarak ifade ediliyor.
Parasomniler genellikle uykuya geçiş sırasında ortaya çıkan istenilmeyen anormal davranışların, fiziksel aktivitelerin ve çarpıntı, terleme, ciltte kızarıklık, göz bebeğinde büyüme gibi otonomik belirtilerin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Uyku terörü parasomni başlığı altında yer almaktadır.
Uyku terörü, uykunun ilk saatlerinde NREM uykuda meydana gelen, ağlama ya da yüksek sesli çığlıkla başlayan, otonomik belirtilerde artışın eşlik ettiği ani korku ataklarıdır. Uyku terörü yaşayan kişiler korkarak, çığlık atarak ya da ani, kendine ve çevresine zarar verebilecek koşma, fırlama, yanındaki kişiye vurma gibi hareketler yaparak kalkarlar. Kişi bu sırada dış uyaranlara yanıtsızdır ve genellikle zorlukla uyandırılırlar. Kişi uyandığında konfuzyon ve korku hali yaşayabilir.
Ek olarak otonom sistem uyarılmasın bağlı terleme, ciltte kızarıklık, çarpıntı, göz bebeğinde büyüme gibi belirtiler de eşlik eder.
Uyku terörü genellikle çocukluk çağında görülür. Başlangıç yaşı sıklıkla 3-12 yaş arasındadır. Erkek çocuklarında daha sıktır. Ergenlik döneminde ise genellikle düzelme eğilimindedir. Erişkinlerde ise çok daha nadirdir. Yaşam boyu görülme sıklığı erişkinlerde %1’in altındadır.
Uyku terörünün nedeni net olarak bilinmemekle beraber genetik faktörlerin önemli olduğu ya da eşlikçi psikiyatrik hastalıklara eşlik edebildiği bilinmektedir.
Birinci derece akrabalarda görülme riski, ailesinde uyku terörü olmayanlara göre fazladır.
Şizoid, borderline ve bağımlı kişilik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve uyurgezerlik ile birlikteliği sık olarak bildirilmektedir
Ayrıca uyku apne sendromu, yorgunluk, huzursuz bacak sendromu, alkol ve madde kullanımı ile de birlikteliği sık görülür.
Uyku teröründe tanıda en önemli basamak hasta ve yatak eşinden alınan öyküdür. Video kaydı da tanı koymada yardımcı olabilir.
Tıbbi hastalıkların sorgulanması, madde ve alkol kullanımı, psikiyatrik hastalıkların sorgulanması, nörolojik açıdan ayrıntılı değerlendirme doğru tanı açısından önem taşımaktadır.
Tanıdan emin olunamıyorsa polisomnografi ile uyku kaydı tanıda çok yardımcı olabilir.
Tedavide ilk adım hastanın güvenliğinin sağlanmasıdır. Hastaya o sırada zarar verebilecek nesneler uyuduğu ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Uyku hijyeni bu hastalarda önemlidir, bu açıdan bilgilendirme yararlı olacaktır. Eğer ataklar aynı saatlerde ortaya çıkıyor ise o saatten 15 dakika önce kişinin uyandırılması ve bir süre uyanık kalmasının sağlanması da fayda sağlayabilir.
Alkol ya da madde bağımlılığı gibi tetikleyiciler var ise tedavi bunların bırakılması ile başarılabilir.
Tetikleyici olabilecek faktörlerin (depresyon, anksiyete, uyku apnesi vb) tespiti ve tedavisi de önemlidir.
Uyku terörü atakları nadir ise bu öneriler yeterli olabilir.
Ancak atak sıklığı fazla ve kişinin işlevselliğini bozacak seviyelerde ise antidepresanlar tedavide denenebilir.
Benzodiazepinler tedavide etkin bir seçenek olsa da, bağımlılık ve kesildikten sonra atakların tetiklenmesine yol açabileceğinden ilk tercih olarak kullanılmaz.